Sualp

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Sualp
Malkavian
Mesajlar: 6
Kayıt: Çrş Eki 15, 2025 5:20 pm


Resim
Sualp
10. Nesil
Genel Bilgiler
Öz Geçmiş
Kişilik Özellikleriniz
Merit & Kusurlar
İnsanlık & İrade Gücü
Disiplinler
Kaynaklar
Ekipman
Edit Log
En son Sualp tarafından Sal Eki 21, 2025 4:50 pm tarihinde düzenlendi, toplamda 5 kere düzenlendi.
Kullanıcı avatarı
Sualp
Malkavian
Mesajlar: 6
Kayıt: Çrş Eki 15, 2025 5:20 pm

“Elysium’u ben kurmadım.
O zaten oradaydı — tozun, yankının, pasın altında bekliyordu.
Ben sadece duvarlarını dinledim.

Beşiktaş’ın altında, yıllar önce kapatılmış bir metro hattı…
Trenlerin sesi kesildiğinde şehir nefesini tutmuştu sanki.
Ama ben oraya ilk indiğimde hâlâ titreşiyordu raylar.
İstanbul’un kalbi yukarıda atıyor gibiydi,
ama ruhu çoktan aşağı sızmıştı.

Bir yer gerekiyordu bana — ne uyku ne uyanıklık,
ne ölüm ne de ölümsüzlük.
Bir ara kat.
Ruhların, maskelerin, ve kaybolmuş kimliklerin birbirine karıştığı bir boşluk.

Ben o boşluğu buldum.
Runway dedim adına.
Çünkü herkes oraya düşerken bir sahneye çıkıyormuş gibi olurdu.
Bir geçit, bir pist — düşüşle uçuş arasında belirsiz bir yer.
Işıklar karanlığı yutmazdı orada, sadece biçim verirdi.
Müziğin bası göğüs kafesini titrettiğinde herkes eşit olurdu;
Prens de, dilenci de, genç bir vampir de…
Hiçbirinin kanı burada hükmetmezdi.

Ben sadece ritmi ayarladım.
İnsanlar — ve olmayanlar — geri kalanını yaptı.
Savaşlar dışarıda kaldı.
Kıyamet bile kapının önünde beklemeyi öğrendi.

Sonra bir gece, Camarilla’nın elçileri geldi.
Üzerlerinde o tanıdık bakış…
Her şeyi kontrol etmek isteyen, anlamadan sahiplenmeye çalışan o ifade.
İçeri girdiler, kalabalığı süzdüler.
Birbirine dokunan, dans eden, unutan o yüzleri izlediler.
Ve biri sessizce fısıldadı:
‘Bu yer zaten Elysium gibi davranıyor.’

Ben cevap vermedim.
Çünkü haklıydı — ama aynı zamanda yanılıyordu da.
Runway bir sığınak değildi,
bir aynaydı.
Herkes kendini orada kaybedip buluyordu.
Kimseye huzur vaat etmedim, sadece dürüst bir sessizlik.
O da çoğu için cennetten fazlaydı.

Bir süre sonra bir unvan verdiler bana:
Keeper of Elysium.

Bir tören falan da olmadı.
Sadece bir gece, Prens’in elçisi geldi; siyah eldivenlerinin arasından küçük bir kutu uzattı.

Kutunun içinde eski bir yüzük vardı — iki maskeli bir motif, biri gülerken diğeri ağlıyordu.
Parmağa taktığım anda soğuk bir his yayıldı içime, sanki metal değil, canlı bir şeydi.

"Artık seni dinleyecekler," dedi elçi.
"Ama anlamayacaklar."

Ben sadece gülümsedim.
Çünkü anlamasınlar diye konuşuyorum zaten.

Ben o gece anladım —
Runway’i ben inşa etmemiştim.
O, beni seçmişti.
Ben sadece müziği başlattım.”

Ben sadece müziği mi başlattım?
“Ben sadece müziği başlattım,” demiştim ya…
Yalan değil ama eksik.
Runway’i yalnız başıma kurmadım.

Bir zamanlar biz vardık.
Beş kişiydik — kimseye benzemeyen, birbirine benzeyen beş kayıp ruh.
Beşiktaş’ın, Kurtuluş’un, Harbiye’nin arka sokaklarından gelen,
dünya değiştirmeye inanan o eski çocuklardan.
Birimiz afiş basardı, biri yazı yazar, biri insan toplardı.
Ben dinlerdim.
Herkesin sesi vardı, ben yankıydım sadece.

Ve o da vardı...
Onun adı şimdi pas gibi dilimde kaldı.
Sokağın ışıkları kesildiğinde gülümsemesi yanardı.
Ellerini cebine koyup “Bir gün kendi yerimizi kuracağız,” derdi.
“Ne devletin, ne Tanrı’nın, ne de kanın karışacağı bir yer.
Herkesin nefes alabildiği bir yer.”

Ona gülmüştüm.
Ama bir gece, o hayalin peşinden gerçekten indik o tünele.
Yıllardır kapalı duran eski metro hattı,
duvarlarında nem, tavanında kabuk bağlamış ışıklar.
Yine de bir ritim vardı orada —
şehrin altına gömülmüş bir nabız gibi.

Haftalarca çalıştık.
Kablo çektik, duvarları boyadık, sahneyi kurduk.
Cam şişelerden lambalar yaptık, paslı rayları parlatıp bar tezgâhına çevirdik.
Ve o ilk gece… müziği açtığımızda, tavan titredi.
Sanki şehir yukarıda değil, bizde yaşıyordu.
O an Runway doğdu.
O zamanlar kimse bilmezdi adını.
Ama biz o pistte dans ederken, bir şey fark ettim:
Kurtuluş sandığımız şey,
sadece birlikte nefes alabilmekti.

Sonra bir sabah, güneşin doğmadığı bir sabah,
her şey dağıldı.
Bir ihbar, bir isim, bir yanlış adım.
Onu orada bıraktım.
Beni değil, kendini kurtarmayı seçti.
Yüzünü en son kırmızı siren ışığında gördüm —
gülümsüyordu yine.

O günden sonra şehir bana yabancılaştı.
Runway kapandı, toz tuttu, unuttuk.
Ama sesleri susturamadım.
Kendi aklımı bile dinleyemez hale gelince,
Camarilla’nın hound’larından birine gittim.
Her şeyi anlattım,
ama kendimi anlatmadım.
Onlar anlamaya çalıştılar;
ben sadece itiraf ettim.

Beni hemen yakmadılar.
Beni, birkaç isim, birkaç damar daha bulmak için kullandılar.
Ben de kullandım onları.
Bu şehirde herkes bir şey kullanır.
Bazıları bilgi, bazıları kan.
Ben ise sessizliği kullandım.

kimdi kimdi kimdi kimdi kimdi kimdi kimdi kimdi o kimdi
Organlardan birini sonunda bulduklarında, yüzü bana hiç yabancı gelmemişti.
Adı Dr. Cemal Nâzım idi — tıp mektebinde okumuş, sonra fikirleri yüzünden sürülmüş bir adam.
Bir zamanlar aynı masada otururduk; o “milletin kalbi temizdir” derdi, ben “kanın rengi her zaman aynıdır” derdim.
Yıllar sonra, aynı davanın içinde ama farklı taraflarda buluştuk.
Benim ihbarımla yakalandı.
O an göz göze geldiğimizde hiçbir şey söylemedi.
Ama biliyordum, ikimiz de aynı sonun farklı taraflarında duruyorduk.
Onun zinciri, benim özgürlüğüm olacaktı.


Aylar geçti.
Bir bir çöktü o eski dostların hücreleri.
O hayal, o devrim, o “kurtuluş” denen masal —
kanın altına gömüldü.
Ben kaldım, sadece ben.
Bir lanet gibi.

Ama o gün, şerif bana baktığında, gözlerinde öfke değil,
bir tür merhamet vardı.
‘Ne istiyorsun?’ dedi.

Ben düşündüm, sonra fısıldadım:
‘Bir yer...’

O zaman Runway’i söyledim.
Kapatılmış, unutturulmuş o tüneli.
“Burası bir sığınak olabilir,” dedim,
“burası kanı değil, sessizliği korur.”

Onlar da kabul etti.
Belki de başka kimse bu kadar delice bir şeyi istemezdi.
Sonra o yüzüğü verdiler — gümüş, ağır, eski bir mühür.
Üzerinde solmuş bir işaret.
Keeper of Elysium.

Gülümsedim.
Çünkü biliyordum — bu bir unvan değildi, bir kefaretti.
Runway yeniden açıldığında, kimse geçmişi sormadı.
Ama her gece o müzik başladığında,
ben rayların altından o kahkahayı duyarım.
Onunki.

Ve o anda hep aynı şey geçer içimden:

RUNWAY
Benim affım değil, onun yankısıydı.”
Kullanıcı avatarı
Derufin
Mesajlar: 47
Kayıt: Pzt Eki 06, 2025 7:11 pm

1/2
Kullanıcı avatarı
Darkaon
Mesajlar: 36
Kayıt: Pzt Eki 06, 2025 7:54 pm

2/2
Cevapla
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir