Alkan Batın
Gönderilme zamanı: Cmt Eki 25, 2025 11:45 pm
gönderen Alkan Batın
Alkan Batın
10. Nesil
Genel Bilgiler
İsim: Alkan Batın
Klan: Yek (Kam)
Haven: Kadıköy'de nispeten izole bir çıkmaz sokaktaki müstakil, iki katlı bir ev
Klan Disiplinleri: Animalism, Auspex, Kut
Zayıflık: Hakikâte bağlılık - doğrudan yalan söyleyememek
Klan: Yek (Kam)
Haven: Kadıköy'de nispeten izole bir çıkmaz sokaktaki müstakil, iki katlı bir ev
Klan Disiplinleri: Animalism, Auspex, Kut
Zayıflık: Hakikâte bağlılık - doğrudan yalan söyleyememek
Vampir Yaşınız: 117
Vampir olma yaşınız: 28
Doğanız: Sakin, ironik bir şekilde cana yakın ve müşfik. Nezaketi, modern gecelerde unutulmuş en kadim erdem sayar ve anlayış da nezaketin eşlikçisidir.
Generation: 10. Nesil
Yaş Grubu: Ancillae
Vampir olma yaşınız: 28
Doğanız: Sakin, ironik bir şekilde cana yakın ve müşfik. Nezaketi, modern gecelerde unutulmuş en kadim erdem sayar ve anlayış da nezaketin eşlikçisidir.
Generation: 10. Nesil
Yaş Grubu: Ancillae
Toplam EXP: 90
Harcanan EXP: 87
Kalan EXP: 3
Harcanan EXP: 87
Kalan EXP: 3
Öz Geçmiş
İsa Peygamber'in tevellüdünden 1880 sene sonra, çatırdamakta olan Devlet-i Âliyye'nin sabık payitahtı Bursa'daki bir dağ köyünde gözlerini açtı. Babası, yedi nesil önceden kalan küçük bir mülkü idare ediyor ve annesi de yörede namlı bir ebe olarak doğumdan doğuma koşturuyordu. Ailenin ilk çocuğuydu ve doğumu, nice çocuğun dünyaya gelmesini sağlamış annesini bir hayli yıpratmış ve tehlikeli bir gebelik sürecinden sonra kanlı bir doğumun akabinde Alkan'ın annesi güçten düşmüştü. Doğarken tepeden tırnağa kana bulanmış olduğu için babası onun kulağına ezan ile birlikte "Alkan" adını okudu. Alkan beş yaşına basmadan kız kardeşi Gülçehre doğdu. Ancak Gülçehre'nin doğumu, beş senedir kadınlara özgü türlü sıkıntılar çeken annesinin ölümüne sebebiyet verdi. Alkan, beş yaşında öksüz kalmanın acısını yirmi sekiz yaşında geçireceği o meşum geceye dek asla atlatamayacaktı. Her daim hüzünlü ve uysal bir çocuk olarak kırlarda gezindi; kız kardeşi Gülçehre'ye ağabeylik etti ve üvey annesinin gözüne batmadan çocukluğunu geçirdi.
Buluğa erdiğinde ise babası, Alkan'ı İstanbul'da posta memuriyetindeki amcasının yanına gönderdi. O da eğer amcasının himâyesinde tahsilini tamamlarsa posta memuru olabilir ve kendi hayatını idame ettirebilirdi. Alkan'ın amcası Nâmık Bey, Yunan Harbi'ne de katılmış babayiğit bir adamdı ve cephede tanıştığı bir Jön Türk'ün etkisiyle hürriyet mücadelesine girmişti. Posta memuriyetindeki mahrem görevini de idare-i hürriyeti tesis etme uğruna yürütüyordu. İleride sadrazamlığa yükselecek Büyük Efendi Talât Paşa ile de o dönemlerden beri ahbaplık etmekteydi.
Alkan, askerî mektepten olmadığı ama hürriyet mücadelesine cephe hattında katılmak istediği için Makedonya dağlarına milis olarak çıktı. Bulgar ve Sırp çetelerinin peşinde koştu. İki yıl boyunca mavzer omuzda komitacı hayatı yaşadı. İstanbul'a döndüğünde ise İttihatçı kadrodan Miralay Hazar Bey'in gayriresmî yaverliğini üstlendi. 1908 İhtilâli'ne giden yolda gizli emirleri ve teşkilât zabıtlarını İstanbul ile Rumeli arasında dolaştırdı. Miladî takvimler 3 Temmuz 1908'i gösterirken ve Resneli Niyazi Bey ile Enver Bey, hürriyeti dikte için dağa çıkarken Komitacı Alkan bambaşka bir kadere sürüklendi. Manastır'ın dar sokaklarında bir gece vakti avlayacağı istibdatçı memurun karşısına çıkmaya hazırlanırken kendisini avlayacak olanla karşılaştı. Kulağına çalınan rivayetlere göre, Manastır'daki Eflâk çömezlerinden birkaç mürtet, kendilerine "Voyvodîler" diyerek küfre ve dahi şirke saplanmıştı ve "kan peşinde" koşuyordu. Bu rivayetlerin aslına inanmayan Alkan, o gece yarısı inanmak mecburiyetinde kaldı. Zira bir çıkmazda köşeye sıkıştığında ve gözlerinde meşum parıltılar taşıyan üç Voyvodî ile dövüşmeye hazırlandığında başka seçeneği yoktu. Ancak bulutların mehtabı gölgelediği bir aralık, mel'un bir adam ortaya çıktı ve üç Voyvodîyi de hışmına kurban etti. Sarkık bıyıklarından damlayan kanlarla Alkan'a yanaşan bu ifrit bir lahza gülümseyerek ağzını Alkan'ın boynuna gömdü ve Alkan, gözleri kararırken Tanrı'sına son defa dua etti.
Daha sonraları Alkan, bu ifritin esasında Yek klanından bir Avşar olduğunu öğrenecekti. Alkan'ın Voyvodî çömezlerin karşısında mağrurane dikilmesi ve ne can için yalvarmış ne de kaçma girişiminde bulunmuş olması, işte bu Avşar'ı etkilemişti. Avşar'ın kucaklamasıyla ölümsüz bir arzu yolunun yolcusu olan Alkan, ilk zamanlarda içine düştüğü durumu kabullenememiş ve zorlukla hayatta kalmıştı. Ne var ki Avşar, ona rehberlik ederek bir babanın oğluyla ilgilenmesi gibi Alkan'ı yeni hayatına hazırlamıştı. İlerleyen seneler, Alkan için hürriyet ve akabinde istiklâl mücadelesi peşinde geçti. Ankara'daki hükümetin saflarına katıldı ve yerel mukavemet hareketlerinde görev aldı. Olabildiğince gözden uzakta konumlandırdı kendisini - ta ki 50'li yıllarda bir kadınla tanışana dek.
Kadının adı Efsun'du. Genç Cumhuriyet'in Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt Bey'in öğrencisiydi ve 50'li yılların ortasında İstanbul'da kimi özel şirketlere hukukî danışmanlık hizmeti veriyordu. Alkan'ın yüreği, Efsun Hanım'ı gördüğü ilk anda tekrar çarpmaya başlamıştı sanki. Aşkın obur vantuzlarının uzanıp sarmaladığı yüreğinde, Efsun'un aşkını büyütüyordu. Kendisini kadına bir gazeteci olarak tanıtmıştı. Keza bu yalan değildi, hem Alkan yalan söyleyemezdi, birkaç gazetede "Doğu Avrupa muhabiri" olarak görev almaktaydı. Gelgelelim, Efsun Hanım'a aşkını itiraf ettiğinde aldığı cevap, tekrar atmaya başlamış kalbini bir anlığına durdurmuştu: "İçimde size karşı yeşerecek bir tohum bile yok Alkan Bey, özrümü kabul ediniz." Alkan, içine düştüğü yeisten kurtulmak için uzun bir Doğu Avrupa yolculuğuna çıktı. 1977'de Türkiye'ye geri döndüğünde ise Efsun Hanım'ın evlendiğini ve çoktan çocuk sahibi olduğunu öğrendi. Yaşını almış ve gençliğini geride bırakmış Efsun Hanım'a dair hisleri hâlâ taptazeydi ama onun karşısına çıkamazdı. Efsun'u bir sonraki ziyareti ancak 1994'te oldu, Ankara'da, Cebeci Asrî Mezarlığı'nda. Alkan işte o cenaze töreninde anladı ölümsüzlüğün nasıl bir şey olduğunu; her daim geride kalmaya, terk edilmeye yazgılı olduğunu.
Alkan, ölüme kavuşamasa da en azından yaklaşabilmek için geri kalan ömrünü türlü cephelerde ve ülkelerde savaşarak geçirmeye başladı. Irak'ta, 1. Felluce Muharebesi sırasında, Leon Mavrokordatos ile tanışma şerefine nail oldu. Leon Bey'in himâyesine ve hizmetine girerek onun Alfa Takımı'nın başına geçti. Leon Mavrokordatos, İstanbul'a Müfettiş olarak döndüğünde ise onun sağ kolu olarak o da gönüllü sürgünlüğünü bitirmiş oldu.
Buluğa erdiğinde ise babası, Alkan'ı İstanbul'da posta memuriyetindeki amcasının yanına gönderdi. O da eğer amcasının himâyesinde tahsilini tamamlarsa posta memuru olabilir ve kendi hayatını idame ettirebilirdi. Alkan'ın amcası Nâmık Bey, Yunan Harbi'ne de katılmış babayiğit bir adamdı ve cephede tanıştığı bir Jön Türk'ün etkisiyle hürriyet mücadelesine girmişti. Posta memuriyetindeki mahrem görevini de idare-i hürriyeti tesis etme uğruna yürütüyordu. İleride sadrazamlığa yükselecek Büyük Efendi Talât Paşa ile de o dönemlerden beri ahbaplık etmekteydi.
Alkan, askerî mektepten olmadığı ama hürriyet mücadelesine cephe hattında katılmak istediği için Makedonya dağlarına milis olarak çıktı. Bulgar ve Sırp çetelerinin peşinde koştu. İki yıl boyunca mavzer omuzda komitacı hayatı yaşadı. İstanbul'a döndüğünde ise İttihatçı kadrodan Miralay Hazar Bey'in gayriresmî yaverliğini üstlendi. 1908 İhtilâli'ne giden yolda gizli emirleri ve teşkilât zabıtlarını İstanbul ile Rumeli arasında dolaştırdı. Miladî takvimler 3 Temmuz 1908'i gösterirken ve Resneli Niyazi Bey ile Enver Bey, hürriyeti dikte için dağa çıkarken Komitacı Alkan bambaşka bir kadere sürüklendi. Manastır'ın dar sokaklarında bir gece vakti avlayacağı istibdatçı memurun karşısına çıkmaya hazırlanırken kendisini avlayacak olanla karşılaştı. Kulağına çalınan rivayetlere göre, Manastır'daki Eflâk çömezlerinden birkaç mürtet, kendilerine "Voyvodîler" diyerek küfre ve dahi şirke saplanmıştı ve "kan peşinde" koşuyordu. Bu rivayetlerin aslına inanmayan Alkan, o gece yarısı inanmak mecburiyetinde kaldı. Zira bir çıkmazda köşeye sıkıştığında ve gözlerinde meşum parıltılar taşıyan üç Voyvodî ile dövüşmeye hazırlandığında başka seçeneği yoktu. Ancak bulutların mehtabı gölgelediği bir aralık, mel'un bir adam ortaya çıktı ve üç Voyvodîyi de hışmına kurban etti. Sarkık bıyıklarından damlayan kanlarla Alkan'a yanaşan bu ifrit bir lahza gülümseyerek ağzını Alkan'ın boynuna gömdü ve Alkan, gözleri kararırken Tanrı'sına son defa dua etti.
Daha sonraları Alkan, bu ifritin esasında Yek klanından bir Avşar olduğunu öğrenecekti. Alkan'ın Voyvodî çömezlerin karşısında mağrurane dikilmesi ve ne can için yalvarmış ne de kaçma girişiminde bulunmuş olması, işte bu Avşar'ı etkilemişti. Avşar'ın kucaklamasıyla ölümsüz bir arzu yolunun yolcusu olan Alkan, ilk zamanlarda içine düştüğü durumu kabullenememiş ve zorlukla hayatta kalmıştı. Ne var ki Avşar, ona rehberlik ederek bir babanın oğluyla ilgilenmesi gibi Alkan'ı yeni hayatına hazırlamıştı. İlerleyen seneler, Alkan için hürriyet ve akabinde istiklâl mücadelesi peşinde geçti. Ankara'daki hükümetin saflarına katıldı ve yerel mukavemet hareketlerinde görev aldı. Olabildiğince gözden uzakta konumlandırdı kendisini - ta ki 50'li yıllarda bir kadınla tanışana dek.
Kadının adı Efsun'du. Genç Cumhuriyet'in Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt Bey'in öğrencisiydi ve 50'li yılların ortasında İstanbul'da kimi özel şirketlere hukukî danışmanlık hizmeti veriyordu. Alkan'ın yüreği, Efsun Hanım'ı gördüğü ilk anda tekrar çarpmaya başlamıştı sanki. Aşkın obur vantuzlarının uzanıp sarmaladığı yüreğinde, Efsun'un aşkını büyütüyordu. Kendisini kadına bir gazeteci olarak tanıtmıştı. Keza bu yalan değildi, hem Alkan yalan söyleyemezdi, birkaç gazetede "Doğu Avrupa muhabiri" olarak görev almaktaydı. Gelgelelim, Efsun Hanım'a aşkını itiraf ettiğinde aldığı cevap, tekrar atmaya başlamış kalbini bir anlığına durdurmuştu: "İçimde size karşı yeşerecek bir tohum bile yok Alkan Bey, özrümü kabul ediniz." Alkan, içine düştüğü yeisten kurtulmak için uzun bir Doğu Avrupa yolculuğuna çıktı. 1977'de Türkiye'ye geri döndüğünde ise Efsun Hanım'ın evlendiğini ve çoktan çocuk sahibi olduğunu öğrendi. Yaşını almış ve gençliğini geride bırakmış Efsun Hanım'a dair hisleri hâlâ taptazeydi ama onun karşısına çıkamazdı. Efsun'u bir sonraki ziyareti ancak 1994'te oldu, Ankara'da, Cebeci Asrî Mezarlığı'nda. Alkan işte o cenaze töreninde anladı ölümsüzlüğün nasıl bir şey olduğunu; her daim geride kalmaya, terk edilmeye yazgılı olduğunu.
Alkan, ölüme kavuşamasa da en azından yaklaşabilmek için geri kalan ömrünü türlü cephelerde ve ülkelerde savaşarak geçirmeye başladı. Irak'ta, 1. Felluce Muharebesi sırasında, Leon Mavrokordatos ile tanışma şerefine nail oldu. Leon Bey'in himâyesine ve hizmetine girerek onun Alfa Takımı'nın başına geçti. Leon Mavrokordatos, İstanbul'a Müfettiş olarak döndüğünde ise onun sağ kolu olarak o da gönüllü sürgünlüğünü bitirmiş oldu.
Kişilik Özellikleriniz
Nezaketi en yüce erdem sayar ve düşmanına karşı dahi nezaket ve görgü kurallarına riayet eder. Onun en belirgin özelliği, şövalyelik adâb-ı muâşeretine bağlılığıdır. (Vampirliğin el verdiğince...)
Merit & Kusurlar
Meritler: Gerçek Aşk
Kusurlar: Kadınlar konusunda kafa karışıklığı ve başarısızlık
Kusurlar: Kadınlar konusunda kafa karışıklığı ve başarısızlık
İnsanlık & İrade Gücü
İnsanlık (Humanity): 5
İrade Gücü (Willpower): 7
Disiplinler
Animalism
| Seviye | Açıklama |
|---|---|
| 1 | Vahşi fısıltı. |
| 2 | El çağrısı. |
| 3 | Beast'i bastırma. |
Kut
| Seviye | Açıklama |
|---|---|
| 1 | (Kut'un açıklaması eklenecektir.) |
| 2 | (Kut'un açıklaması eklenecektir.) |
Auspex
| Seviye | Açıklama |
|---|---|
| 1 | Yükseltilmiş duyular. |
| 2 | Aura algısı. |
| 3 | Ruhun dokunuşu. |
| 4 | Telepati. |
| 5 | Psişik projeksiyon. |
Presence
| Seviye | Açıklama |
|---|---|
| 1 | Karizmatik aura. |
Ritüeller
Yok.
Kaynaklar
Müttefikler: 3
Bağlantılar: 4
Egemenlik Alanı: 1
Şöhret: 0
Sürü: 0
Nüfuz: 2
Maddi Güç: 2
Hizmetkârlar: 2 (Ghoul)
Toplumsal Konum: 0
Ek Bilgiler
Yok.
Ekipman
Leon Mavrokordatos tarafından emrine tahsis edilmiş bütün maddî imkânlar. (Silah, para, koruma...)
Edit Log
Yok.
